Çok yoğun bir süreç içerisinde hayal edin kendinizi. Farazen, bir çeviri geliyor ve onu teslim gününe yetiştirmek için gece gündüz çaba sa...
Ama burada bitiyor mu bu garabet. Tabii ki hayır.
Üstüne bir de önceden hiç alışkanlığınız olmayan bazı şeyler yapmak geliyor içinizden. Ki bu şeylerin yapmak zorunda olduğunuz işlere zerre miktarı faydası yok. Örneğin İsveç'teyken çok yoğun geçen bir haftada Hakkı arkadaşım ile havuza ilk ve son kez gidişimiz gibi.
Sanırım bu, "aklımızın, zihnimizin" artık 'uyanık' olma halimiz ile 'uyku' halimizi birbirine karıştırmasından geliyor. İnsan uyurken ne yapar? Tabii ki rüya görür. Akıldan ne geçiyorsa yapılır ve uyanınca birçoğu hatırlanmaz bile. Ama böyle yoğun bir haftada böyle birşeylerin olması zihnimizin civataları gevşettiğinin işaretidir bu sanırım.
Sizlere bu blogdaki birçok yazının neredeyse bu tür yoğun haftalarda yazıldığını söylesem teaccüp etmeyeceğinizi umuyorum. Neden normal vakitlerde kayda değer birşeyler yapasım gelmiyor ki acaba? Havuza gitmek olsun, spor yapmak olsun, fotoğraf çekmek, kitap okumak olsun birşeyler karalamak olsun; neden olmasın?
Bu kadar garip bir dönem işte bu!
Son olarak, eğer birisi ile konuşurken zihninizden konuyla alakası olmayan şeyler belli belirsiz birşekilde gelip geçiyorsa ve yine alakasız bazı kelimeler etmek üzereyken buluyorsanız kendinizi, gözü açık rüya görenler kulübüne hoşgeldiniz. Öyle ki bugün, arkadaşıma "bana iki rus gönder" derken yakaladım kendimi. Sözde padişahım ve haremime "iki rus" istiyorum. Son günlerde yapılan "muhteşem harem" pardon "muhteşem yüzyıl" dizisi tartışmalarından etkilenmiş olsam gerek. Hey gidi işi başından aşkın kafam hey.
Ayrıca, ben buna kısaca "meyyit-i müteharrik mod"* diyorum biline...
* Meyyit-i müteharrik mod nedir diyenlere de kısaca "zombi" diyelim.. bu notu niye küçük yazdım. O da gevşeyen civatanın varlığını belli etme yöntemi...
YORUMLAR