Biri başka bir dine ait anlatılagelen, diğeri de İslami kaynaklarda geçtiği şekilde anlatılan benzer iki hikaye sunacağım sizlere. Öncesin...
Bir adayı ziyaret etmekte olan bir ispanyol misyoneri, üç aztek rahibiyle karşılaşır.Mesnevi'den:
"nasıl dua edersiniz?" diye sorar onlara.
- "tek bir dua biçimi biliriz biz," diye cevaplar azteklerden biri, "şöyle deriz: 'tanrım, sen üçsün, biz üçüz. merhametini esirgeme bizden.'
- "güzel bir dua," der misyoner. "ama tanrı'nın sizden tam olarak beklediği dua değil bu. ben size çok daha iyi bir dua öğreteyim."
din adamı onlara bir katolik duası öğretir ve isa'nın öğretisini yaymak üzere yoluna devam eder. yıllar sonra, onu ispanya'ya geri götüren gemi aynı adaya bir daha uğrar. üst güverteden bakarken, o üç rahibi kıyıda yine görür ve el sallar.
bunun üzerine, üç adam suyun üzerinde yürüyerek ona doğru ilerlemeye başlar.
"peder! peder!" diye bağırır içlerinden biri, gemiye yaklaştıklarında. "tanrı'yı hoşnut kılan o duayı bize yeniden öğret, biz onu bir türlü anımsayamadık."
- "hiç önemi yok," der, mucizeyi gören misyoner. ve tanrı'dan, o'nun her dili bildiğini daha önce akıl edemediği için af diler.
Hz. Mûsa bir gün giderken bir çobana rastladı. Çoban hafif yüksek sesle şu şekilde kendi kendine konuşuyordu:Bazı İslami kaynaklarda da çobanın Hz. Musa su üzerinde uzaklaşmaya başladıktan sonra arkasından koşarak yetiştiği ve ibadet şeklini unuttuğu şeklinde. Ama yukarıdaki iki hikayenin arasındaki benzerlik gözden kaçmıyor zaten.
-Ey kerem sâhibi olan Tanrım, neredesin ki sana kul kurban olayım. Çarığını dikeyim, saçını tarayayım. Elbiseni yıkayayım, bitlerini kırayım. Yüce Rabbim sana taze süt ikram edeyim. Bütün keçilerim sana kurban olsun, deyip duruyordu.
Hz. Mûsa sordu:
-Kiminle konuşuyorsun? dedi.
Çoban: “Yeri göğü yaratan Allah’ımla konuşuyorum” dedi.
Mûsa çobanı azarladı:
Yaptıkların yanlıştır! Allah haşa insan mıdır k!. O’na bu şekilde hitap etmek doğru değildir! dedi.
Çobanın dünyası yıkılmıştı. Ne yapacağını bilemeden başını alıp gitti, çöllere doğru koşmaya başladı.
Biraz sonra Hz. Mûsa’ya Cenab-ı Hak’tan şöyle bir hitap geldi:
-Ey Mûsa senin görevin insanları benden uzaklaştırmak mı yoksa bana yaklaştırmak mı? Neden o saf kulumuzu bizden ayırdın? Biz söze, dile bakmayız; gönüle ve hâle bakarız!” diyordu.
Hz. Mûsa çölün yolunu tutarak çobanı buldu ve müjdeyi verdi. Dilediği gibi Rabbine seslenebileceğini bildirdi. (Bk. Mesnevî, C. II, beyit: 1720 vd. )
Son olarak şunu açıkça belirtmem gerekiyor ki, şu anda yapılan ibadet şekillerine ve inancımın gerektirdiği hiçbir şeye cephe alınarak yazılmış bir yazı değil bu. Yazılanları ve söylenenleri aynı Şevval Sam meselesinde olduğu gibi kulakları ile dinlemeyen beyinleri ile irdelemeyen bazılarının olduğu bir ortamda yanlış anlaşılmaktan korkarım.
ilk paragrafa özet diyemeyeceğim, asıl yazı bence ilk paragrafta. ve veysel sen hiç kimseye benzemezsin bundan korkun olmasın, değişicek yozlaşıcak olsan çoktan yozlaşırdın, çok farklı kültürler, ortamlar gördün fakat hala kendi yolunu inşa ediyorsun buda seni veysel keleş yapıyor. yazı için teşekkürler.
YanıtlaSilgünah çıkarma operasyonu
YanıtlaSil