“Rus kozmonotun hikâyesini biliyor musun? Kozmonot. Uzaya giden ilk insan. Ruslar, Amerikalıları yenmişler. Büyük bir uzay gemisiyle yuk...
“Rus kozmonotun hikâyesini biliyor musun? Kozmonot. Uzaya giden ilk insan. Ruslar, Amerikalıları yenmişler. Büyük bir uzay gemisiyle yukarı çıkmış ama çok küçük bir alanında yaşıyormuş. Kozmonot içerideyken böyle bir portal penceresi varmış. Dışarı bakıyormuş ve Dünya’nın kavislerini görüyormuş. Hem de ilk defa. Gezegene dışarıdan bakan ilk insan oymuş. İşte o anda kendini kaybetmiş. Birden bire gösterge panelinden tuhaf bir tikleme sesi çıkmaya başlamış. Kontrol panelini söküp atmış. Aletlerini çıkarmış. Sesin kaynağını bulup durdurmaya çalışmış. Ama bulamamış. Durduramamış. Ses çıkmaya devam etmiş. Bir kaç saat bu şekilde devam edince işkence edilmiş gibi oluyor. Birkaç gün bu sesle geçmiş. O da biliyormuş bu küçük sesle kafayı yiyecekmiş. Aklını yitirecekmiş. Ne yapabilirsin ki? Yukarıda, uzayda, bir başına, bir uzay odasında. Kalan 25 gününü bu sesle geçirmek zorundaymış. Kozmonot da aklını korumanın tek yolunun bu sese aşık olmak olduğuna karar vermiş. Gözlerini kapamış. Hayallerine dalmış. Sonra da gözlerini açmış. Artık tikleme sesini duymuyormuş. Müzik duyuyormuş. Kalan zamanını uzayda tam bir saadet ve huzur içinde yüzerek geçirmiş.”
Bugün izlemiş olduğum Another Earth (2011) isimli filmden bir sahne. Filmin dahası..
YORUMLAR