Uzun bir süre olmadı birşeyler karalamayalı. Bu süre içerisinde birçok evreden geçtim, değişime uğrar gibi oldum ve sanırım etkilenmeden de ...
Uzun bir süre olmadı birşeyler karalamayalı. Bu süre içerisinde birçok evreden geçtim, değişime uğrar gibi oldum ve sanırım etkilenmeden de kurtulamadım. Felsefe okumaya merak saldıktan kısa bir süre sonra şu tür bir yazıyla karşılaştım ve sizlerle paylaşmak istedim. Herkesin kendisine sorması gereken, sorgulaması gereken şeyleri vardır diye düşünüyorum. Descartes ne demişti hatırlarsanız:
"Eğer gerçeği gerçekten bilmek istiyorsan, yaşamında bir kez olsun bütün şeyler hakkında şüphe et."
Buyrun:
Dinlenmediği gibi, öğle yemeği için bile kendine zaman ayırmıyordu. Akşamları ise ağaç keserken zaman zaman dinleniyor, öğleyin güzelce karnını doyuruyor, akşam üzeri de evine dönüyordu.
Bir süre sonra, ikisi de kestikleri odunları ayrı ayrı dizmeye başladılar.Sonuç şaşırtıcıydı. İkinci oduncu çok çalışan arkadaşından neredeyse iki kat daha fazla odun kesmişti. Çok çalışan adam, hayretler içinde:
- ''Nasıl olur anlamıyorum?'' dedi.''Ben senden daha çok çalıştım halbuki...''
Öteki, durumunu gülümseyerek açıkladı:
- ''Ortada anlaşılmayacak bir şey yok.Doğru sen durmadan çalıştın, ben ise arada oturup dinlendim. Dinlenirken, bir yandan da baltamı biledim. Baltam keskin olduğu için daha az çabayla daha çok odun kesebildim.''
Bu hikaye ile karşılaşmamdan çok fazla geçmeden, friendfeed üzerinde bir arkadaşımın belirli bir mevkiye gelmiş, maddi açıdan sıkıntısı olmayan bir arkadaşının şöyle yakındığından dem vurduğunu gördüm:
"Çok iyi kariyerlere, maaşlara sahip arkadaslarım kendilerini sorgulamaya başladılar. Bu dünyaya bunun için mi geldik diye soruyorlar. Çözüm?" (https://ff.im/qFOfy)
Uzun uzun tartışılan bu konu altında birçok yorum yapılmış. Herkes kendi yaşam anlayışına göre cevaplar vermiş. İçlerinden bir tanesini sizler için buraya alma zorunluluğu hissettim:
"Eğer gerçeği gerçekten bilmek istiyorsan, yaşamında bir kez olsun bütün şeyler hakkında şüphe et."
Buyrun:
"İnsan Nedir? Artık sormuyor musun?"
Bir zamanlar gür ağaçlarla dolu bir ormanda iki oduncu ağaç kesiyordu. Birisi sabahları diğerinden çok daha erken kalkıyor, ağaçları erken kesmeye başlıyor, bir ağacı devirir devirmez hemen ötekini kesmeye başlıyordu.Dinlenmediği gibi, öğle yemeği için bile kendine zaman ayırmıyordu. Akşamları ise ağaç keserken zaman zaman dinleniyor, öğleyin güzelce karnını doyuruyor, akşam üzeri de evine dönüyordu.
Bir süre sonra, ikisi de kestikleri odunları ayrı ayrı dizmeye başladılar.Sonuç şaşırtıcıydı. İkinci oduncu çok çalışan arkadaşından neredeyse iki kat daha fazla odun kesmişti. Çok çalışan adam, hayretler içinde:
- ''Nasıl olur anlamıyorum?'' dedi.''Ben senden daha çok çalıştım halbuki...''
Öteki, durumunu gülümseyerek açıkladı:
- ''Ortada anlaşılmayacak bir şey yok.Doğru sen durmadan çalıştın, ben ise arada oturup dinlendim. Dinlenirken, bir yandan da baltamı biledim. Baltam keskin olduğu için daha az çabayla daha çok odun kesebildim.''
Bu hikaye ile karşılaşmamdan çok fazla geçmeden, friendfeed üzerinde bir arkadaşımın belirli bir mevkiye gelmiş, maddi açıdan sıkıntısı olmayan bir arkadaşının şöyle yakındığından dem vurduğunu gördüm:
"Çok iyi kariyerlere, maaşlara sahip arkadaslarım kendilerini sorgulamaya başladılar. Bu dünyaya bunun için mi geldik diye soruyorlar. Çözüm?" (https://ff.im/qFOfy)
Uzun uzun tartışılan bu konu altında birçok yorum yapılmış. Herkes kendi yaşam anlayışına göre cevaplar vermiş. İçlerinden bir tanesini sizler için buraya alma zorunluluğu hissettim:
" Önceki yorumumda nedense yapılan mesleğe odaklanmışım nedense. Galiba acele edip sorunu yanlış anlamışım. "Çok iyi kariyerlere, maaşlara sahip arkadaslarım kendilerini sorgulamaya başladılar. Bu dünyaya bunun için mi geldik diye soruyorlar. Çözüm?" Öğrenciyken, Nöroloji Biliminde Uluslararası ödülleri olan ve devamlı olarak beynin ne kadar mükemmel bir yapı olduğundan bahseden bir hocamız şöyle bir şey anlatmıştı: Kendisi henüz pratisyen iken ve taşrada çalışırken, fethi kabir dediğimiz bir olaya hekim olarak gitmek zorunda kalıyor. Fethi kabir, mezarın açılıp otopsi yapılması. Tabii gittiği olayda savcı, muhtar, vs. de var yanında. Ve açtıkları mezarın üzerinden, gömüldüğünden beri uzun zaman geçmiş. Diyor ki mezarı açtığımızda beyin kurtlar tarafından kemirilmiş kafatasına geçilmişti.. Ve kurtların kemirme sesleri duyuluyordu. Milyonlarca kurtçuk belki. Savcı ve diğerleri kokudan yaklaşamıyor 500 m ilerden seyrediyorlardı. Beynin mükemmelliğinden ve kurtların kemirmesinden bahseden Nöroloji profesörü sonunu şöyle bağlamıştı. "Sizce, böyle mükemmel bir organ kurtlar kemirsin diye mi yaratılır?" Aslında belki de parası zenginliği herşeyi olduğu halde, mutlu olamanın çözümü bu soruda gizlidir diyorum ben de."Daha da derine inmeden, sizleri burada kendinize makul cevaplar bulmanız umuduyla kendinizle başbaşa bırakıyorum. Ben kendime göre cevaplarımı buldum umarım sizler de birgün sizi tatmin eden cevaba ulaşmış olursunuz.
Veysel, yazılarındaki üslup hemen hemen aynı, üslübunu tutturmuşsun sanırım hadi hayırlı olsun:) Bir de bu oduncu hikayesini kaldığın bir yerde panoya mı astılar, hikayeyi okuyunca bir şeyler hatırıma geldi de:)
YanıtlaSilMUSTAFA BALTACI