Her şey bu karikatür ile başladı. Üstüne üstlük arkadaşların evlerine yapmış olduğum masumane açvari ziyaretlerim hep kötüye yorumlandı, b...
Bunun üzerine kurmaylarım ve avukatlarımla bir araya gelerek basın açıklaması yapma gereği duydum. Bu aşağılayıcı karalama çalışmalarına malzeme olmadan, şerefimden, açlığımdan ve beleşçiliğimden ödün vermeyen yüce kişilikli vasfımla sizlere bu mektubu yazma mecburiyeti içerisinde kalmaktan gurur duyuyorum:
"Ben Veysel Keleş, Kendine Hizmet Edenler Cemiyeti Master üyesi. 1986 yılında Edirne Keşan’da doğdum. Bu ülkenin insanıyım. İngilizce Öğretmeniyim. Bugüne dek kendi amaçlarım ve ihtiyaçlarım için çalıştım ve gözlerimi de bu uğurda yumacağım.
Yemek sevdalısı, ama daha da fazla beleş sevdalısıyım. Sucuktan da, koladan da anlamam ondandır. Ama ingilizceden de anlarım, sıçmaktan da anlarım, içmekten de anlarım, yumurtadan da anlarım, mayonezlisinden de anlarım, bulaşıklardan da anlarım, fotoğraftan da anlarım.
100’e yakın beleşçi geçindiğim evladım vardır benim. Hepsi birbirinden değerlidir, çünkü onlar "BEN"im formamı giyerler. Onlar "BEN"im formamı çıkarır "Veysel" formasını giyer; benim karnımı her 'yurt' dışına çıktığımda doyurur, gözlerimi yaşartır mutluluk gözyaşı döktürürler.
Ben evlatlarımın hepsini ismen tanırım, nereden geldiklerini, nasıl sefillik içinde olduklarını bilirim. Ben hepsinin akıttıkları helal terin, alabildikleri her yemeğin nasiplisiyim, kısmetlisiyim. Çünkü ben Kendine Hizmet Edenler Cemiyeti Master üyesiyim. 1990lı yıllardan bu yana kendime hizmet ettim. 2005’te "iki arkadaş" farkıyla üyelik kazanıp Master oldum. Herkesten de "bir farkım" oldu hep, çünkü ben kendimi herkesten çok, canından, hayatından, can ciğer arkadaşlarımdan daha çok sevdim.
Kendime hayatımı adadım. Anamı, babamı, işimi bıraktım gece demeden gündüz demeden beleş yemek peşinde koştum. Bu yolda hep doğru bildiklerimi yaptım. Kimsenin karşısında eğilmedim, bükülmedim, utanmadım. Çok eğilenler, çok sürünerek, yanımdan geçip gitmeye çalışanlar oldu ama zamanla hepsi ya açlıktan öldüler ya parasızlıktan sefil oldular gittiler.
Sevenim de çok oldu sevmeyenim de. Beni kendilerine benzetemeyenler beni eğip bükemeyenler nefret etti benden. Kimsenin adamı olmadım, sadece kendimin hizmetkarı, beni doyuranların adamı oldum. Yirmibeş yıllık büyük bir beleşçi olduğumu, Yüce Allah'ın bu bendeniz aciz beleşçi kuluna hizmet ettiğimi hiç aklımdan çıkarmadım. "O"nun gösterdiği yolda yemeği sevdim, beleşçiliği öğrettim, uyguladım. Hiç yanlış yola apmadım, sapmak isteyene beni yanlış yola çekmek isteyene de hiç müsade etmedim.
Çalıştım, hep çalıştım. Amatör beleşçiliğin Türkiye’nin geleceği beleşçi gençler için ne kadar önemli olduğunu gördüm. Bu alanda liderlik ettim amatör beleşçilere devletten daha fazla yatırım yaptım. Popülizm yapıp tüm kaynakları kendime ayırmadım. Tesisler yaptım. Yeni beleşçiler yetişsin, "Bu ülkeden aç çıkmaz" diyenler Türk gencinin başarısını görsünler diye. Genç çocuklar önce beleşçi olsunlar, sonra bana ve benim gibilerine faydalı fertler olsunlar diye her yanda tesisler yaptım. Gençleri hep heveslendirdim, cesaretlendirdim. Minik minik beleşçilerin bile isimlerini öğrendim, stajlarına gittim onlara moral verdim. Beleşçilik nedir, nasıl beleşçi olunur, o yüce sıfat nasıl kutsaldır, öğrensinler diye mücadele ettim.
Çok mücadele ettim; dostlarımı sattım. Kişiliğimden ödün verdim ama kendi sevdamdan ödün vermedim. Arkadaş ortamlarından kalkıp dostlarımın yanına beleşçiliğe gittim. Beni gören dostlarım tabakları bardakları doldurdu. Önce, onlar da bana kızdılar. Kendime küfür ettirmedim, kavgaya, kargaşaya izin vermedim. Ama sonra onlar da anladılar her şeyin daha büyük bir Beleşçi yaratmak için olduğunu. Büyük "BEN" sevdalıları benim yaptıklarımı görüyor, biliyor. Onların bilmesi, onların görmesi kafi. Onların sevgisi bundan sonra bana yeter.
Beni aç bırakamayanlar, eğip bükemeyenler, beni kendilerine benzetemeyenler meyve veren ağacı taşlayanlar baktılar ki taşladıkça ağaç inadına daha da büyüyor yakmaya karar verdiler ağacı. Kurguladıkları bir senaryo ile bugün beni hayatımın en büyük sevdası Beleşçilikten kopardılar. Yaktılar ağacı, yanan ağacın yerine yenisinin dikilemeyeceğini bilmeyenler. Ama ben de tükendim. Bu süreç beni çok yordu. Ruhum, bedenim iflas etti, artık daha fazla yemek de yiyemez kola da içemez hale geldim. Bu süreci atlattığımda hayatımın geri kalan bölümünde Beleşçilik artık sadece yüreğimde bir sevda olarak kalacak. Şimdi sadece bu yaşamakta olduğumuz süreçte yine kendime hizmet etmeye devam edeceğim. Bu geçiş sürecinin ardından da artık gururla taşıdığım ve namusumla, onurumla yerine getirmek adına gecemi gündüzüme kattığım şerefli görevim son bulacak. Ama içimdeki BEN sevdası asla bitmeyecek.
KENDİ sevdam cehennem donana kadar sürecek. Dar ağacında olsam da son sözüm hep "BEN" olacak…"
Sizleri bu şekilde gereksiz yere rahatsız etmenin verdiği sonsuz haz ve mutluluk içerisinde elveda diyorum.
YORUMLAR